27 Aralık 2015 Pazar

YORGAN GİTTİ KAVGA BİTTİ

Bir peri bir periye
Bir papazla bir pazar günü
Gök bir pire iletmiş
Pire pirelenmiş demiş “ Bu ne iş?”
Dağıtmak için kafayı pire
Gök gözü ile göğe göz atmış
Boyamış göğü, göğü gökçek etmiş
Pisboğaz bir pisi kızmış bu işe
Pireyi veren periyi
Perişan etmek için girişmiş bir işe
Pes etmiş peri çok geçmeden,
On peni vermiş kediye
PİrE gurur etmiş bunu
Trene binip gitmiş
Yorgan gitmiş kavga bitmiş.

19 Aralık 2015 Cumartesi



BİR GARİP MANTIK

Olmaz, dedi
Olur, dedim
Olmaz, dedi
Olur, dedim
Olmayacağını biliyordum da
Olursa da ne havam olurdu be
Olmadı, gene hevesim kursağımda kaldı.


29 Kasım 2015 Pazar


SÖZ GÜZEL DE...

Ağlama
Geleceğin geçmişindedir,
Sermayen tecrübendedir
Duadan da destek al
Geleceğin tecrübendedir.

28 Kasım 2015 Cumartesi


HECE ÖLÇÜSÜ İLE ŞİİR

Lamı cimi yokmuş mazeret istemezmiş hoca
Hece ölçüsü milli ölçümüzmüş, mademki soyunmuşuz
Mademki soyunmuşuz şairliğe, bir dörtlük olsun
İster 7’ lik ister 14’lük belki 18 lik döktürecekmişiz...
Hece ölçüsü ile bir şiir yazmalıymışım ki önce
Yazdıklarımı nazari dikkate almalıymış...
Ukala diyeceğim şimdi yakışmaz bize, barajmış...

Sevmem kalıbı ayıp değil ya,
Şiir için mi gireceğim kalıba,
Ben bir sanatçıysam;
Özgür olmalıyım;
Dilediğimi dilediğim gibi yazmalıyım...
Anlattım hocaya ve ekledim
Hoca ,
Sanatta sınır olmaz diyen sen değil miydin?
Sen değil miydin yazın özgürce, çizin içinizden geldiğince diyen.


Şiiri es geçti
Hocam ile hoca arasındaki farktan bahsetti,
Sen ile siz arasındaki farktan
Renkten renge girdim, yeni renkler de ürettim belki
Hocam dedim yanlış anladınız beni, özür dilerim
Ben öyle anladım dedi;
İçini okuyamam ki ben, sözünü okurum yazını okurum;
Hoca ile hocam arasındaki farkı anlatamamışsam sana
Bu defteri kapatmam gerek.

Etekler tutuştu bende
Hocam dedim pireyi deve yaptınız
Ben Hanya diyorum siz Konya’dan bahsediyorsunuz
İyelik ekini kullanmadık diye reva mı bu kadar fırça bize
Ha sen ha siz ne fark eder ki
Yıktınız perdeyi eylediniz viran
Vurduğunuz yerde gül bitiyor da, ya dikenler...

Alkıştan inliyor yer gök bakın
Gözlerim dolu dolu, şu simada Emine Hoca, bu simada Muallim Murat
Ayakta herkes, alanımın duayeniymişim, estagfurullah
Öğretmenlerimizin eseriyiz, eyvallah!

20 Kasım 2015 Cuma



TATLI DİLLİ ŞİRİN ÇOCUK

Doğruya doğru,
Teyzesi yaşındaydı
Teyze diyebilirdi yardım umduğu kadına rahatlıkla
Yuvarlanan topun arkasından koşan çocuk amma,
Örf gereği, saygı gereği, sevgi gereği
Teyze diyenlerin çok olmaya başladığı bir zamanda
“Tutabilir misiniz topu abla?” dedi
Gaye dışı bu söz kadını mutlu etti…

Gel de, ablayı teyzeye yeğleyen
Bu tatlı dilli şirin çocuğu yeme şimdi!

10 Kasım 2015 Salı


ANLAMI BİLİNMEYEN SÖZCÜK

Konjonktür yerine
Şartların ortaya çıkarttığı durum deseydi
Ölçerdi biçerdi belki
Belki de, madem öyle der öneriye sıcak bakardı amma
Konjonktür bunu gerektiriyor deyince
Konjonktürün anlamını da bilmeyince
Sözlüğü de bakmayınca bu nedir diye
Yorumlandı anlamını kendince konjonktürün
Madem öyle, benden de böyle deyip
Kestirip attı, olmaz dedi öneriye
Emekler boşa gitti

Ah be konjonktür!

27 Ekim 2015 Salı


BESTELİ TÜRKÜ

Gün oldu devran döndü
Külah öne düştü
Sildi günahını
Yazdı sevabımı
Dünü geçti
Yarınları seçti.

Her sabah her akşam; sordu soruyu:
“Bugün ne yapacaksın bugün ne yaptın?”

Hatır sordu hatırı soruldu
Yüzler güldürdü şen oldu gönlü.

Aşama aşama aştı yolları
Doldurdu heybesini tuttu yükünü

Bir eli verdi öteki bilmedi
Hep bana hep bana diyenler nerede şimdi?

17 Ekim 2015 Cumartesi

SÖZÜN BİTTİĞİ AN!

“ Sen bunu istiyor musun?” dedi sorunu dinleyen
“ İstiyorum!” dedi anlatan.
— Ne yapıyorsun bu konuda?
— Hiç!
İşte, sözün bittiği an.

9 Ekim 2015 Cuma

MUAMMA

Gıdım gıdım mı geldi gümbür gümbür mü?
Yoksa gitti mi idi geldiği gibi
Hülya ile
Rüya ile
Ütopya mıydı sevgi miydi o sahi
Ümit mi idi idare lambası ile örtüştürülen ne
Halıya yansıyan el emeği mi olacaktı
Onun sevgisi
“Gergef ile işlenen bir mucize mi?”
Yoksa
Mucize geri gidip gözler kopuzu düşleyerek
Bağlamanın tellerinden tezene ile
Birilerini alıp diyar diyar gezdirecek name miydi?
Dolu altında şemsiyesiz dolaşan derviş
Nobel ödüllü yazarı okurken
Kısa saplı bağlama sesi
Uzun saplı bağlama sesini mi aratacaktı
Yoksa geçmişe yolculuk yapıp bir ati mi yaratacaktı def
Yanıtsız sualler keyiflendirecek miydi onu hala
Yoksa teşbihte hata arayıp
Tövbe yarabbi diyene
Klasik müzik mi çalacaktı
Yüreği…

3 Ekim 2015 Cumartesi


NASİP

Nasıl oldu kendi de şaşırdı
Bir anda tökezledi
Elindeki döner ekmek düştü yere
Buz kesti hadise onu
Nasıl da iştahlanmıştı
İlk ısırık için akıyordu ağzının suyu
Bir de değil iki ayran almıştı
Ne de güzel giderdi döner ekmekle ayran.

Hiddetlendi,
Alıp kenara bile koymadan döner ekli ekmeği
Söylendi yürüdü
Bir adım üç adım beş adım derken
Hâkim olamadı kendine
Dönüp bakmak istedi bir kez daha döner ekmeğine

Ve döndü baktı,
Tüyleri diken diken oldu, suratı bir hoş oldu
Bir deri bir kemik kalmış bir köpek
Döner ekmeğini yiyordu.

28 Eylül 2015 Pazartesi


AĞLANACAK HALİMİZE GÜLERİZ
Hoşça kal ciğerim, Allahaısmarladık, dedim
Bye-bye (bay bay) demek için açtıysa da ağzını
Asılan çehremi görünce, belki korktu
Belki Türk olduğunu anımsadı Türkçeden utandı
Bayyy çirkinliğinden vaz geçti, güle güle ciğerim dedi.
Aklıma geldi celallendim gene bak
Dün de züppenin, sözüm meclisten dışarı, merci (mersi) diyecek olmuştu ama
Çatınca kaşlarımı ben, vazgeçti Fransızlaşmaktan
Gönül borcunu ödemek için
Teşekkür etti, sağ ol dedi, güzelleşti.

"Yaşa" yı " yaşasın"ı unuttu çocuklar
İspanyol'muş gibi her biri varsa "ole" yoksa "ole",
Birde" tamam ya da oldu" yerine
Öyle bir " okey" demeye başladı ki birileri
Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık...

Eşin yerini de partner almaya başladı neden bilmem
Televizyonlarda varsa partner yoksa partner,
Kerli ferli insanların ağzında
Partner aşağı partner yukarı
Sanırsınız ki partner, bulunmaz Bursa kumaşı

Efendim, niye mi gülüyorum?
Biz böyleyiz, ağlanacak halimize güleriz



24 Eylül 2015 Perşembe

PATRONLA SÖYLEŞİ

Yetkiyi az vermişsin, dediler
Arttırdı
Zaman geçti aradan
Yetkiyi çok vermişsin dedi canı yananlar
İnsanoğlu işte
Beğendiremiyorsun ki bir şey
Az verdi olmadı
Çok verdi olmadı
Az verdin diyenlerden bazıları
Çok verdin diye haykıranlardan oldu
Yetkilerinden bazılarını aldı elinden
Bazıları memnun oldu amma bazıları da
Varabileceği son nokta bu idi deyip
Bıyık altından güldü.

Baktı ki sakal da kaptırılacak,
Faturayı ödemeyi kabul etti
Kestirip attı.

Bakalım Mevla neyler,

9 Eylül 2015 Çarşamba

TÜRKÇEYİ SEVEN ZAT


Başladı başlayalı programa
Bir kez olsun hoşa kalın çıkmadı ağzından
Allaha ısmarladık da hak getire
Varsa bay yoksa bay, baybay!

“Tamam” ı da unutmuş tamamen,
Söylenen her sözden sonra diyor ” okey.”
Tutturmuş birde
Partner aşağı partner yukarı.
Sanırsınız ki partner bulunmaz Bursa kumaşı

“Oley!” i de çok seviyor sağ olsun
Birde bir geliyooo, yapıyo deyişi var ki
Alfabemizde “r” yok sanki.

Bir sohbette demesin mi birde ben Türkçe aşığıyım
On tümcesinden altısında var anlatım bozukluğu
Üstelik de vurgusuz ve tonlamasız
Ya sabır Allah’ım
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

Efendim, niye mi gülüyorum?
Biz böyleyiz,
Ağlanacak halimize güleriz.


7 Eylül 2015 Pazartesi

BİLGEYMİŞ

Eskilerden biri vardı
Göğsüne götürerek ellerini “ tamam” derdi
Karşındaki binmişse küplere ve diyorsa ki:
İllaki bu böyle, dediğim dediktir çaldığım düdüktür
Derdi ona
“Ne diyeyim, öyle diyorsan öyle olsun…”

Cahile laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan güçtür.

Korkağın biri olsa gerek derdik alttan alır
Ya cahil, ya da yürekli değil
Fikri sabit, bakışı tekleri sakince dinlerdi
Savunurdu fikrini onlara karşı da
Muhatabının sesi yükselmeye başlayınca anlamsız
Başını eğerek bir yana, bir garip derdi:
“Eyvallah, canın sağ olsun.”

Cahile hendek atlatmak zor da
“Bilge “ olmak ondan kolay mı?
Eskilerden biri vardı; boş sanır, öyle bilirdik
“Derya” imiş sonra anladık…

4 Eylül 2015 Cuma

1 NİSAN

“Firkete oyası” gibisin dedi
İlk kez birinden iltifat mı duyurdum ne
“ Oya” var ya içinde Güngör’cüğüm
Yağlarım eridi bir hoş oldum
“ Hayır” ı da sevmem bilirsin
Her dediğini yaptırttı,
Amiyane olacak ama
Adeta posamı çıkarttı
Bir firkete oyası ile
Efendim
“ Bu kadar şey olamazsın mı?” diyorsun
Değilim zaten
Zokayı yuttun
Bugün 1 Nisan

3 Eylül 2015 Perşembe




ÇOBAN

Ey güzel çoban
Dağdan her inişinde beni düşle
Ve bir buket kır çiçeğinin kokusunu getir.

Unutma ki sen
Kaval sesi ile bütünleşen
Koyunların meleyişini özledim ben.

Nezih insanım, canım
Ben de bilirim Karabaş’ın dostluğunu
Ve bir pınarın buz gibi suyu başında
Yanında eşeğin sırtında kepeneğinle
Sürünü seyrederken
Azığından aldığın doyumsuz tadı.

Bilirim yaşadığın çileyi garibim
Bilirim de
Bildiğim için özlerim seni
Ah! Özlerim seni.


1 Eylül 2015 Salı

ADRENALİNİ YÜKSELTECEKMİŞ!


Saatlerce, sözde
Kılı kırk yararak hazırlandı(!)

Gözlerinde rimel
Dudaklarında kıpkırmızı ruj
Bluz omuzlarda

Atkuyruğu saçlar
Etek kloj

Topuklu ayakkabılar da ayakta

Bindi bir alamete gidiyor kıyamete
Allah sonunu hayır getirsin.

28 Ağustos 2015 Cuma


ÂŞIK OLDUĞUM ADAM

Herkesten farklı o
Masmavi gözleri var
Boy da dalyan nazardan saklasın Allah
Dememi beklemeyin
Hem tıknaz hem de saç telinin sayısı üç beş
Amma velâkin
Herkesten farklı o,
Benim âşık olduğum adam o

İnci değil dişleri
Boş gezenin boş da kalfası
Genel kültür derseniz koskocaman bir sıfır
İki çift lafı da getiremezdi bir araya amma
Herkesten farklı o
Âşık olduğum adam o
Hafiften aksak
Meclislerde de aranmaz pek
Üç beş kitap okumuş mudur derseniz
Yanıtım sanmam olacak amma
Herkesten farklı o
Benim âşık olduğum adam o.
Romantik takılmaz
Babacan da değil hani
Hippi kılıklı ve de
Ter kokusu erkeğin parfümüdür diyenlerden amma
Âşık olduğum adam o
Görenlerin asılır suratı
Sesi de bet
Sanat manat hak getire zaten
Fildişi kule nedir bilir mi bilmem amma
Çapağı görse mertek sanır
Herkesten farklı o
Çünkü âşık olduğum adam o
Annemle babamın gözleri patladı onu görünce o gün
Gül gibi kızları böyle bir adamla, aman Allahım!
Tacizden hapis de yattığını da duyunca çıldırdılar
Empati kurdum hemen
Haklıydılar amma
Gönlüm ona konmuştu işte
Âşık olduğum adam bu olmuştu işte
Cebinde metelik yok
Benim altımda son model bir araba
Anlattılar, psikologa götürdüler apar topar
Sandılar ki gözüm kör olmuş
Ama herkesten farklı o
Âşık olduğum adam o
Düğünümüzde
Kulaklarımla duydum,
Büyük konuştun dedi biri babama
Büyük lokma ye büyük konuşma dememişler boşuna
Pek çok kişi yan yana görünce onunla bizi
Tövbe istiğfar getirdiler
Ve dahi
Sıraya girdiler bizi kutlamak için sağ olsunlar
Kadının yaşı erkeğin yaşının yarısı olmalı safsatasını da
Kinayeli hissettirdiler
İçlerinden bir yerleri ile güldüler mi bilmem amma
Yakıştılar, maşallah dediler
"Bir yastıkta kocasınlar"ı da eklediler

22 Ağustos 2015 Cumartesi


HAKİKATE PARMAK BASMAK

Sabahtan niyetlendi
Atacaktı ağı
Attı.

Dolmadı ağ
Amma velâkin
İnatçıydı, yarın bir kez daha dedi
Dediğini de yaptı
Attı ağı, havanda su dövdü.

Görenler bir garip baktı
Aldırmadı,
Anlattı gayesini gördüklerine
İlgi görmedi,
Baktı olacak gibi değil
Vazgeçmek de erdemliktir dedi
Duyanlar: aferin, işte bu dediler
Gördüğü ilgiye kendi de şaştı

Boşları koyuca bir kenara
Büyümeye başladı…

21 Ağustos 2015 Cuma


AYDEDE


Gecenin bir vaktinde,
Gözleri, döktü defteri önüne
Bir anlattı, bir anlattı, pir anlattı.

Yüzünün kızarıp kızarmadığından
Emin değilim amma
Başı düştü önüne...
Belki utandı garibim
Belki,
“ Bekâra eş boşamak kolaydır dostum!”
Belki de,
“ Şu dünyada akıl vermediğim zat kalmadı” dedi.

Açıklık getirdi Aydede
“Paslanmış kilitsin sen “dedi
“Kilidin hasısın” da dedi
“Dört yanında yağlar
Üstelik hazır eden sensin”
Göz ucuyla baktı ona
Bunları kendi bilmiyor muydu?
Ya sabır çekti.

Gecenin bir vaktinde
Yıldızların tümü tepesinde
Konuşan Aydede,
Yakalamışken zavallıyı
Formda da belli
Hem iğneliyor
Hem de gaz veriyordu.

“Sus” diyemedi
Konuşursam susar belki dedi
Ses tonu sert,
“Dönmüyor kilit işte” dedi
Uzattı kilidi ve ekledi:
“İnanmıyorsan bir de sen bak,
Pohpohlamakla olsaydı bu iş
Gazın da pompanın da hassı bende
Aklını kendine sakla Aydede!”

“ Ne halin varsa gör de şuna ”dedi
Yıldızlardan biri Aydede'ye
Ve de ekledi:
“Ukalaymış da üstelik...”
Yukarıda söyledikleri ne ise de
Aşağıdaki,
Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı” oldu biraz
Aslan yatağından bellidir...

Gün kötü geçti onun için
Aydede mi etkili oldu bunda
Yıldızlar mı bilinmez
Farkındayım ben demedi bakın
Hani derler ya,
Suç gelin olmuş,
Sahiplenmemiş kimse...

Ertesi gün,
Bir kilide baktı o
Bir de yağa
Ertesi gün de öyle yaptı da
Ertesi gün de.

Offff dememek olası değildi onun için,
Tepesinde Aydede,
Fark etmiyor gibi yazsa kaç yazar hani
Gözleri üzerinde
Kararlı da belli
Atmazsa adım
Başlamazsa bir yerlerden
“İnsan yerine koyduk da seni
Bir şeyler dedik “diyecek gibi
Ve hep birlikte yıldızlar
Saklandıkları yerlerden çıkıp
El vurarak seslik oluşturacaklar
Baskı kuracaklar, diyecekler Aydede’ye:
“Ne hali varsa görsün, ne halin varsa görsün”

Tıkla çıt arasında bir ses
Aynı sesi telaffuz olanaksız
Çalışan anahtar ne güzel de açıyor kilidi
Her kilitlenişinde
En küçüğün elinde bahsettiğim kilit
Ve söz meclisten dışarı
Izbandut gibi biri
Kan ter içinde üstelik elinde de bir kilit,
Anahtarı içinde,
İçinde de, dönmüyor ki dönmüyor
Anahtar paslı değil, paslı olan kilit
Belli ki paslanmış iyice...
Aydede’nin bir gözü orada
Bir gözü üstünde
Korkarım patlayıp haykıracak şimdi:
Kımıldasana,
Sözümü havada bırakarak onurumu kırmasana.

Derken, bir alkış koptu birden
Mini mini bir yıldız
Alkışladı, coşkulu gibi geldi ona
Alaya mı aldı bilmem
Elimi yüzümü yıkadığını görmüş
Hem saf hem deneyimsiz
Mana çıkartmış
Sabırla koruk helva olur deyip
Sıvayacak kolları sanmış
Başlarsam bitireceğine yürekten inanmış,
Bir anlattı bir anlattı Aydede’ye
Kımıldattın onu, dedi gerisi gelecek
Aydede de gülümsedi,
Dedi, ölü toprağını atsa üzerinden bir
Akşam olunca,
Oldu olmadıyı geçip de
Bir şeyler yaptım dese
O yıldız, yıldızı olacak
Elimden tutmaya karar verdi,
Koştu geldi kondu avucuma dese bu yeter,
Yürüyecek de işte
Paslanmış iyice
Ümidini yitirenler,
Bırakın ne hali varsa görsün demiş,
Yaşam bu işte,
Ümit bu işte;
Bu kez olacak
Binin bin biri var...

Sözün özü,
Yürüdüğün düz yolda bile patlayabilir
Lastik bir gün,

Duyan da, tövbe yarabbi...











19 Ağustos 2015 Çarşamba


AĞLADI

Bir şeyler oldu,
Belki geçmişinden bir şeyler anımsadı
Belki bir derdi depreşti,
Orta yerde
Başladı ağlamaya

Herkes bir hoş oldu, dondu kaldı
Herkes mazisinde bir yerlere gitti bir an
Bir kişi yanaşıp da yanına
Omzuna dokunmaya cesaret edemedi

Şen şakrak biriydi
Gam kasvet uğramazdı belli ki yanına
Eli de açıktı gönlü de
Bu gözyaşları sana yakıştı mı be diyeceğim amma…

SERT KAYAYA ÇARPAN ZAT

Öyle bir sert kayaya çaptı ki
Feleğini şaşırdı
Oysa o onu
Çantada keklik sanmıştı

Ne demiş atalar
Her kuşun eti yenmez
Aklı sıra masumcaydı yaptığı amma
Neye uğradığını şaşırdı hayta

Anasından emdiği süt burnundan geldi de
Dünyanın kaç bucak olduğunu öğrendi.

29 Haziran 2015 Pazartesi


İTİRAF

Şarkılar yazmadım gözlerine
Boyunu fidana, yanağını elmaya
Dudağını kiraza benzeterek övmedim seni
Fazlası vardı belki, belki yoktu hiç görmedim.
Saçlarının kokusu ile kendimden geçmedim hiç
Sanma ki ben seni sevmedim,
Ben sendim, sadece seni sevdim.

21 Haziran 2015 Pazar

HUZUR KALMADI

Gökyüzü yeryüzüne küstü hiç yüzünden
Yeryüzü, ”Ne halin varsa gör.” dedi kesti selamı
Yangına körükle gidenler de olunca
Sürtüşme büyüdü
Sızı tüm bedeni sardı
Bulutlardan terki diyar edenler oldu
Yağmur az düşer oldu yeryüzüne
Başaklar sarardı vakit dolmadan
Balıklar telef olmaya başladı tek tek
Güneş de astı yüzünü
Az görünür oldu.

Cennet gibi belde cehenneme dönüştü yine
Aklı olup da fikri olmayanlar yüzünden;
Olan gene garibana oldu.

12 Haziran 2015 Cuma

HAYDİ HAYIRLISI, HAYIRLIYSA OLSUN!

“İşte!” dedi,
“Aradığım buydu”
Bir heyecanlandı bir heyecanlandı
Arayıp da bulamadığı buydu,
Yanı başındaymış oysa beklediği
Bakmış da görmemiş yıllarca…
Belli ki,
Bugün alıcı gözü ile bakma günüymüş
Bir tebessümünde neler gördü neler
O gözlerde açılan gonca güller.
İçi kıpır kıpır oldu
Arttı kalp atışları
Bir kıvılcım gerekiyormuş bugün
Fazla söze ne hacet sevdiceğim
Bugün o günmüş
Haydi hayırlısı,
Hayırlıysa olsun!

4 Haziran 2015 Perşembe


DURUN, TÜRK ÇIKTI!


Kim açmıştı, niye açmıştı bilinmez,
Odada on kişi, beşi misafir
Dünya halter şampiyonası ekranda
Bu garip duyguyu yaşacağımız varmış,
Gözyaşımızın akacağı varmış...


Konuşuyoruz oradan buradan,
Vay be diyoruz bazen
Yüzlerce kilo kalkıyor iniyor,
İtalyan’ı, Japon’u, Çinlisı, İranlısı
Kolombiyalısı,
Ve bir köşede bizim kazandibi Sertaç
Daha üç yaşında, oynuyor kendince
Dünyadan bir haber garibim diyeceğim ama
Şaşırttı bizi birden
Tüylerimizi diken diken etti
Utananımız oldu belki
Bir garip olduk vallahi
Babası olarak temin ederim sizi
Özel bir şey demedik
Özel bir eğitim de vermedik.

Gözleri çakmak çakmak olmuştu
Kükreyince anladık
Avına ramak kalmış muhteşem bir avcıydı sanki
Kendinden emin yiğit bir delikanlı
Gel de” işte bu “deme artık
Dudakları da kıpır kıpırdı
Dua ediyor olsa gerekti kendince
Damarında akan kan buydu işte

“ Durun, Türk çıktı!”

Not: Canım “r “ leri de söyleyemiyor.

1 Haziran 2015 Pazartesi

KANDİLİNİZ KUTLU OLSUN!
Kendini aşmalı insan dediğin
Mesela
Bugün o gün olmalı
Ayaklar yıkanmalı
Temizlenmeli beden
Çıra tutuşturulmalı
Bir vesile ile yarınlara adım atılmalı
Dağ bezenmeyebilir belki amma
Bir hoş kelam da mı edilemez Güzellik
Bugün kandil,
Kandiliniz mübarek olsun!

22 Mayıs 2015 Cuma

DORU AT

Doru bir at oldu özlemim hep
Nice sıkıntılara katlandım onun için
Nice nice sabırlar çektim
Öfke ile çok kalktımsa da
Hakim oldum kendime
Dolu bir ata sahip olmaktı muradım
Öfke ile kalkarsam zarar ile oturacaktım
Hayal olacaktı belki o doru at
Emek vermeden olur mu doru at dedim
Sıkıntılara göğüs gerdim,
Meyvesini toplamadım sabrın dersen nankörlük olacak
Nankörlük etme diyenlere

Bir gün bir teneffüste görmüştüm onu, âşık olmuştum
Yedi yaşında ya vardım ya yoktum
Onun özlemi ile yandım tutuştum
Bir amacın olsun demişti ölmeden üç gün önce dedem
Vasiyetini başım üstüne ettim
Dedim, ben doru ata erişmeliyim

Çamurlu yollardan geçtim kirletmedim üzerimi
Gözlerimdeki feri de doru at özlemini de yitirmedim hiç
Nice kez sendelediysem de kapaklanmadım yere kalkmamak üzere
Henüz yaşım ne ki, dün oldu daha seksen iki
O doru at aşkı hala içimde
Onun için ayaktayım ben
Seni teneşir paklar artık diyenlere inat
Önce, doru atımı göreceğim
Sonrası Allah kerim.

20 Mayıs 2015 Çarşamba


HECE ÖLÇÜSÜ İLE ŞİİR

Lamı cimi yokmuş mazeret istemezmiş hoca
Hece ölçüsü milli ölçümüzmüş, mademki soyunmuşuz
Mademki soyunmuşuz şairliğe, bir dörtlük olsun
İster 7’ lik ister 14’lük belki 18 lik döktürecekmişiz...
Hece ölçüsü ile bir şiir yazmalıymışım ki önce
Yazdıklarımı nazari dikkate almalıymış...
Ukala diyeceğim şimdi yakışmaz bize, barajmış...

Sevmem kalıbı ayıp değil ya,
Şiir için mi gireceğim kalıba,
Ben bir sanatçıysam;
Özgür olmalıyım;
Dilediğimi dilediğim gibi yazmalıyım...
Anlattım hocaya ve ekledim
Hoca,
Sanatta sınır olmaz diyen sen değil miydin?
Sen değil miydin yazın özgürce, çizin içinizden geldiğince diyen.


Şiiri es geçti
Hocam ile hoca arasındaki farktan bahsetti,
Sen ile siz arasındaki farktan
Renkten renge girdim, yeni renkler de ürettim belki
Hocam dedim yanlış anladınız beni, özür dilerim
Ben öyle anladım dedi;
İçini okuyamam ki ben, sözünü okurum yazını okurum;
Hoca ile hocam arasındaki farkı anlatamamışsam sana
Bu defteri kapatmam gerek.

Etekler tutuştu bende
Hocam dedim pireyi deve yaptınız
Ben Hanya diyorum siz Konya’dan bahsediyorsunuz
İyelik ekini kullanmadık diye reva mı bu kadar fırça bize
Ha sen ha siz ne fark eder ki
Yıktınız perdeyi eylediniz viran
Vurduğunuz yerde gül bitiyor da, ya dikenler...

Alkıştan inliyor yer gök bakın
Gözlerim dolu dolu, şu simada Emine Hoca, bu simada Muallim Murat
Ayakta herkes, alanımın duayeniymişim, estagfurullah
Öğretmenlerimizin eseriyiz, eyvallah...

30 Nisan 2015 Perşembe

CİDDİ ŞİİR

Olmayacak bir şey değil gibiydi
Onun için bir an ona münasip geldi
O da onu gözü kapalı kabul etti.

Bir nevi kafa tutmaktı bu, bildi, gene de
Kerhen de olsa: “ Bu sefer de böyle oluversin.” dedi.

Gülmezdi böyle şeylere amma
Bugün komiğine gitti pek, şaşırttı herkesi.

Hayır, bu da gerekli bu tekdüzelikte
Ne bu böyle, hep ciddi hep ciddi!

14 Mart 2015 Cumartesi


GÜNAH BİZDEN GİTTİ
Gelene git demek yazmazdı kitabımızda
Bir de bayramdaysa gelen
Kapımızda kine yüreğimizin açık olması doğaldı
Biz de herkesi öyle sanırdık…

Vardık kapısına
Kapı duvar
Kırılmadık, gücenmedik
Devrettik günahımızı, rahatladık

31 Ocak 2015 Cumartesi


AĞLADI

Bir şey-ler oldu,
Belki geçmişinden bir şeyler anımsadı
Belki bir derdi depreşti
Orta yerde
Başladı ağlamaya

Herkes bir hoş oldu, dondu kaldı
Herkes mazisinde bir yerlere gitti bir an
Bir kişi yanaşıp da yanına
Omzuna dokunmaya cesaret edemedi

Şen şakrak biriydi
Gam kasvet uğramazdı belli ki yanına
Eli de açıktı gönlü de
Bu gözyaşları sana yakıştı mı be diyeceğim amma!

6 Ocak 2015 Salı


CİDDİ ŞİİR

Olmayacak bir şey değil gibiydi
Onun için bir an ona münasip geldi
O da onu gözü kapalı kabul etti.

Bir nevi kafa tutmaktı bu, bildi, gene de
Kerhen de olsa: “ Bu sefer de böyle oluversin.” dedi.

Gülmezdi böyle şeylere amma
Bugün komiğine gitti pek, şaşırttı herkesi.

Hayır, bu da gerekli bu tekdüzelikte
Ne bu böyle, hep ciddi hep ciddi!

3 Ocak 2015 Cumartesi


EFENDİM

Her gün “on” dedi
Bir oldu
İki oldu
Üç ile dört de oldu
Dörtte bir oldu
Beş de on oldu
Devamı geldi de gelmedi de
Altıda altı
Yedi de yedi
Sekiz de sekiz
Dokuz da dokuz
Oldu da olmadı da
Onda yedi oldu
Devamı geldi
İyi oldu

2 Ocak 2015 Cuma

KEDİ DER Kİ

Ben bir kediyim,
Gel pisi pisi deyince gelir
Pist pist deyince giderim.
Miyavlarım mırlarım
Okşarsan beni, gider tallahi stresin
Olmaz kimseye zararım,
Biraz süt verirsen bana
Birde demezsen sen bana “nankör kedi.“
Ben seni çok severim.

1 Ocak 2015 Perşembe


HAKİKATE PARMAK BASMAK

Sabahtan niyetlendi
Atacaktı ağı
Attı.

Dolmadı ağ
Amma velâkin
İnatçıydı, yarın bir kez daha dedi
Dediğini de yaptı
Attı ağı, havanda su dövdü.

Görenler bir garip baktı
Aldırmadı,
Anlattı amacını gördüklerine
İlgi görmedi,
Baktı olacak gibi değil
Vazgeçmek de erdemliktir dedi
Duyanlar aferin, işte bu dediler
Gördüğü ilgiye kendi de şaştı

Boşları koyuca bir kenara
Büyümeye başladı…