31 Aralık 2011 Cumartesi

AYI-DAYI

Af buyurunuz, herkes bilir herkes kullanır
Hendeği geçinceye kadar ayıya dayı diyeceksin;
Böyle dediler, kabul ettik işimize geldiğinden belki
Karargâh kurduk kapısının önünde
İkmalde de bulunduk
Frak da giydik
Dayı dayı, dedik
Alkışı da eksik etmedik
Öpücüğü de...
Kızdıklarına taarruz ettik bizde acımasızca
Sevdikleri için alkış tuttuk nedenini bilmeden
Mahmuzlanmak istedi mahmuzladık
Kan çanağı gözler görmek istedi, oluşturduk
Hendeği geçmemiz gerekiyordu
Sözüm meclisten dışarıya ama
Adam ayıydı, dayı dedik
Gözüne girmek için...
Demesin mi bir gün?
“Mecazi anlamda körüz belki ama aptal değiliz
Ayıyla iş yaparım seninle iş yapmam;
Eğlendirdin beni bolca, sağ ol. “

30 Aralık 2011 Cuma

YENİ YIL MASALI

Öteleyebileceği her şeyi 31 Aralık’a ve ötesine iteledi o
1 Ocak’a sabah ezanı ile beraber enerjik başlayacaktı
Yıllardır es geçtiklerini yeni yılla yakalayacaktı

1 Ocak’a kırmızı donla neşe ile girmeliydi ki
Yeni yıl güzel başlayarak öyle idame ettirsin
Günler öncesi hazırlığa başladı:
İçkiler aldı
Hindiler aldı
Kuruyemişçileri sevindirdi
Eşi dostu da memnun etmeyi amaçladı neme lazım
Bütçesi sınırlıydı ama kredi kartları vardı bugünler için
Puslu havayı seven kurtları getirmedi aklına
31 Ocak’ı güzel başlangıçların miladı ilan etti

Söz meclisten dışarı ya
İstisnalar da kaideyi bozmaz;
31 Aralık gecesi o
Bir içti bir içti batırdı her yeri iğrendirdi herkesi
Bir hafta kendine gelemedi;
Bir yedi bir yedi mide fesadına uğradı
Zor yetiştirdiler hastaneye
Göz kapaklarına işkence etti, kapatmadı sabaha dek
O gece,
Yaşamı boyunca keyifle anımsayacağı bir gece olacaktı aklınca amma
Yine, yaşamı boyunca anımsamak istemediği bir gece oldu, kader işte!

Ereği sıfır kilometre otomobil gibi girmekti yeni yıla garibimin
Lastikleri patlamış araba gibi girdi; ama olsun
Yeni bir 1 Ocak’a şunun şurasında ne kaldı?

29 Kasım 2011 Salı

SOĞUTUCUYU KULLANMA ZAMANI

İnkar yok
Densizliğin biri bin para
Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık derler ya
Doluya koysan almaz boşa koysan dolmaz derler ya
Buzdolabına koyalım biraz
Soğusun...
Sabah ola hayır ola!

28 Kasım 2011 Pazartesi

HODRİ MEYDAN

Densizmişim
Ansızın çalarmışım kapıyı
İnfilak et de görelim.

24 Kasım 2011 Perşembe

BU BAYRAM DA


Zaten telefonun başındaydı
Çalmasıyla aldı ahizeyi eline seksenlik adam
- Alo demeden “alo,” dedi oğlu “ Baba nasılsın?”
Bir senedir bugünü bekliyordu ulu çınar
— İyiyim oğlum, dedi titreyen sesi ile
“ Gelirken ablanı da uğra, enişten gelmedi ise onu da al gel...”
Onu da kaç senedir görmüyordu çok özlemişti



- Onlar Antalya 'ya gitti baba.
- Neyse, dedi baba, diyecek başka bir şeyi varmış gibi
“Sen akşama kalmadan çocukları al da gel bari.
Anan sevdiğin börekten yaptı.”
- Ya baba dedi oğlu, çocuklar çok ısrar etti de
Biz de İzmir’deyiz, bayramını kutlamak için aradım”


Baba, anaya baktı; ana anladı.
“Geçen bayramda da gelmediler
Giderken alo da demediler” diyecek oldu
Üzülmesin diye yuttu
Bir semt ötedeydi oğlu
Pek de ırak değildi kızı
Suçlu aramanın bilinmez var mı manası
Baba mahzunlaştı
Ana ağladı...

18 Kasım 2011 Cuma

1 NİSAN

“Firkete oyası” gibisin dedi
İlk kez birinden iltifat mı duyurdum ne
“ Oya” var ya içinde Güngörcüğüm
Yağlarım eridi bir hoş oldum
“ Hayır” ı da sevmem bilirsin
Her dediğini yaptırttı,
Amiyane olacak ama
Adeta posamı çıkarttı
Bir firkete oyası ile
Efendim
“ Bu kadar şey olamazsın mı?” diyorsun
Değilim zaten
Zokayı yuttun
Bugün 1 Nisan

14 Kasım 2011 Pazartesi

ŞİİR VE ŞAİR ÜZERİNE BİR MÜTALAA

Sır dolu bir dünya mı şiir
Yoksa gerçeği yansıtan bir ayna mı?

Her okuyan kendine özgü bir mana mı çıkartmalı bir şiirden
Yoksa şiir, okuyanı yok mu etmeli kendinde

Kelimeler mi nüfuz etmeli şiire
Şiir mi ayrışmalı kelimelerden

Sahi,
Hayal dünyası ile mi sarmaş dolaş olmalı şiir
Okurla mı yoksa şairle mi kucaklaşmalı

Şiiri özgür mü bırakmalı da
Şaire mi ket vurmalı,
Yoksa kelimelerin önüne set kurup
Seti aşan kelimelerden şiir mi oluşturmalı

Şiir mi kendini yazanda güzel duygular uyandırmalı
Yoksa okuyan mı şiirden haz almalı

Sahi
Şairin bol olduğu bir ülkede şiir fukarası mı olmalı
Yoksa yoksa
Şiirin bol olduğu bir ülkede bir şair mi olmalı?

12 Kasım 2011 Cumartesi

MÜMKÜNATI YOK ARTIK

Mümkünatı yok, dedi
“Bu iş burada bitti.” de dedi
Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz,
Canına minnet oldu karşısındakinin
Öyleyse sen sağ ben selamet, dedi
“ Olamaz böyle bir şey” deyip
Aklında olasılıklar da üretip
Yalvar yakar olacağımı düşünmüş olmalı ki
Gözleri fal taşı gibi açıldı yanıtını duyunca
Gözlerinin güldüğünü de görünce yalansız
Benzi sarardı
Nutku tutuldu
Dişi dili kilitlendi yani
Hesabı yanlış olmuştu bu kez
Oku yaydan çıkmıştı bir kez
Yapılacak bir şey yoktu artık
Blöfü ters tepti garibimin
Bir kez tutturmuştu şansına
İkinci kez de olunca
Hep öyle olacak sanmıştı
Karşısındaki de aptal olmayınca,
Elleri boş kaldı.
Arkasındandan bakakaldı.

9 Kasım 2011 Çarşamba

SERT KAYAYA ÇARPAN ZAT

Öyle bir sert kayaya çaptı ki
Feleğini şaşırdı
Oysa o onu
Çantada keklik sanmıştı

Ne demiş atalar
Her kuşun eti yenmez
Aklı sıra masumcaydı yaptığı amma
Neye uğradığını şaşırdı hayta

Anasından emdiği süt burnundan geldi de
Dünyanın kaç bucak olduğunu öğrendi.

5 Kasım 2011 Cumartesi

BAŞVURULMAYA DEĞER OLMAK

Görüş açısı değiştiği için değişti o…

Sahneden çıkıp
Seyirci koltuğuna geçince beyince
Hem baktı hem de gördü
Sorunları saptadı mesela
Mevzu değişmeliydi değiştirdi
Amaç belirlemeliydi belirledi
Yöntemi sil baştan etmeliydi, etti.
Yani,
Ellerini bağlayıp, benden bu kadar oluyor dememeliydi
Demedi…

Başvurulmaya değer olmak istediği için oldu her şey

Kimine göre kırk dereceden bakmaya başladı hadiselere
Kimine göre beş dereceden
Kimine göre nötr olmayı becerebildiği için iyiye gitti her şey
Kimine göre doksan dereceye erişince güzellik doğdu
Kime göre üç yüz altmış dereceye kadar açılabilmesi başvurulma nedeni oldu.

Haddizatında
Bıkmadan usanmadan, zaman zaman da farkında olmadan
Değişmelisin telkinini kendine yaptı o, evet evet
Düştü kalktı, hayal kırıklığına uğradı, çatladı belki ama kırılmadı
Beyni de şapka çıkardı bu gayretine, gereğini yaptı.

4 Kasım 2011 Cuma

AFERİN ONA

Kader edepsizlerle bir etti onu
Kader deyip, edepsizlerden olabilirdi amma
Eğriyi doğrudan ayırdı garibim,
Edebi edepsizlerden öğrendi,
Gevher oldu,
Aferin ona!

1 Kasım 2011 Salı

DÜŞÜNMEYE BAŞLAYAN ADAM

İltifat gösterdi ömrü uzun olası
Maiyetindekilere mahçup olmadı
İtibarı arttı, şevki arttı
Ezersem terakki ederim derdi hep
Hayır, suçlu değil denilebilirdi belki
Öyle görmüştüm;
Sorgulamaya hacet görmedi kendini
Bilgisi de kifayetsizdi belki
Neden de demedi
Ve bir gün
Aykırı bir kadın
Külahını önüme koyup düşünmesine vesile oldu
Doğrularını düşünüp sorgulamaya başladığımdan belki,
Yaşama iltifat, kişiye iltifat, kendime iltifat,
Kendini daha mı iyi hissetmeye başladı ne?

30 Ekim 2011 Pazar

ELLER BİRLEŞTİ GÖNÜLLER ŞENLENDİ

Bayramın son saatleriydi
Rast geldiler yolda
Kelamın en basiti ile
Araları limoniydi yıllardır
Onlar bir gruptu, o tek
Gruptan biri mi el uzattı ona sarıldı
O mu gruptan birine bilinmez.

Hava serindi, ter boşandı her yanından
Birkaç dakika bir asır gibi geldi ona
Eller birleşti ayrıldı,
Eller öpüldü yanaklar öpüldü
Sıra kendilerine geldi,
Eller titredi,
Benizler değişti
Madem bugün “bayram”dı,
Birinin ilk adımı atması elzemdi belki
Büyüktü, “ öp bakayım” der gibi
Elini uzatması şık kaçmayabilirdi ama
Başını hafifçe eğip kaldırarak gülümsedi
“ Bayramın mübarek olsun” dedi
Bu kutsal günde, daha da küçülmek olacaktı
Selamı, selamsız bırakmak onun için
Öptü dedesinin elini…
Eller birleşti gönüller şenlendi.

29 Ekim 2011 Cumartesi

DOSTU SEVGİYDİ
Dövmek, sövmek ve akabinde
Her şey süt liman gibi
Ama o zoru seçti.
Dostunu, dostluğunu sundu
Gücünü kullanıp “höt!” diyeceğine
Dinledi, anlattı, sabretti
Eksilerini de kabul etti artılarını da
Saygıyı da esas aldı kırmadı onurunu
Ama gene de dedi ise karşısındaki:
“Uzatmıyorum sana dostluk elimi
İnsan değilsin benim için sen.”
“Eyvallah !”dedi
Yumruğunu tepesine indirmeyi hiç düşünmedi
Başa döndü, anlamaya çalıştı onu
Çünkü dostu sevgiydi…

28 Ekim 2011 Cuma

FELSEFE

Hiçbir şey
Her şeyse
Her zaman
Her saattir.
Her gün
Her yılsa
Her an
Bu andır…

Hoş geldin güzel ise
Hoş bulduk muhteşemdir
Gülümseyen bir yüz güven ise
Kahkaha atana ne demeli?

Her şey her şey ise
Birkaç şey
Hiçbir şey de olabilir
Her zaman,
Her şeyde olabilir
Bazı zaman

Dün dünde kaldı,
Gün bugünkü gündür…

27 Ekim 2011 Perşembe

ARİF OLSAYDIK ANLARDIK HERHALDE

Fütur etmemek ne haddimize
Kelam hazretten
Ariftir, bir bildiği vardır herhalde
Vardır da, adımı anmış
Tenzih ederim onu demiş
Mevzu asrilikmiş
İki ayrı zat anlattı
İkisi de hasbıhaline katılmış
Üçüncü bir kişi olsaydı yanımızda
Birinin anlatısında
Çağdışı bulurdu beni muhtemelen, ürperirdi
Ötekisinde
Pes yani, derdi bu kadar çağdaşlık uç
Böyle bir mevzu da
Beni niye tenzih etti
Anlamış değilim.

18 Ekim 2011 Salı

AFERİN


Bakma bana öyle Aylin

Demedi vallah bunca yıldır

Bir kez olsun “ aferin” diye bana.

Avukatlığına soyunup şimdi onun

Şımarmanı istememiş olmalı deme sakın

“İltifatın olmadığı yerde maharet olmaz” derler bilirsin

Soğudum vallah billâh, bundan böyle sıradan biri o benim için!

Bir aferin için mi bu deme sakın ola ki ha

Kimlere “ aferin” demedi gözlerimin önünde

Atla deve ummadım ondan ben ondan be Aylin,

Bir “aferin” duymak istedim ağzından

Esirgedi,

Gene de derim, ayağı taşa takılmasın

Mademki bilmiyor kadir kıymetim



Beni anlamadın değil mi?

Senin de canın sağ olsun.

9 Ekim 2011 Pazar

EMPATİ

Ne yalan söyleyeyim
Zibidi ile işim olmaz benim sözü
Gücüme gitti
Geçen gün de nemrut demiş benim için
Halamın oğluna
Büyüğümdür, saygıda kusur etmek istemem ama
Hiç olmazsa bu rahmet ayı Ramazanda,
Kendini benim yerime koyarak
Zibidi, nemrut, hergele yerine
Kerata deseydi de bana,
Kendisine layık görülen
“Babacanlık ” payesine halel getirmeseydi.

8 Ekim 2011 Cumartesi

BAŞVURULMAYA DEĞER OLMAK

Görüş açısı değiştiği için değişti o…

Sahneden çıkıp
Seyirci koltuğuna geçince beyince
Hem baktı hem de gördü
Sorunları saptadı mesela
Mevzu değişmeliydi değiştirdi
Amaç belirlemeliydi belirledi
Yöntemi sil baştan etmeliydi, etti.
Yani,
Ellerini bağlayıp, benden bu kadar oluyor dememeliydi
Demedi…

Başvurulmaya değer olmak istediği için oldu her şey

Kimine göre kırk dereceden bakmaya başladı hadiselere
Kimine göre beş dereceden
Kimine göre nötr olmayı becerebildiği için iyiye gitti her şey
Kimine göre doksan dereceye erişince güzellik doğdu
Kime göre üç yüz altmış dereceye kadar açılabilmesi başvurulma nedeni oldu.

Haddizatında
Bıkmadan usanmadan, zaman zaman da farkında olmadan
Değişmelisin telkinini kendine yaptı o, evet evet
Düştü kalktı, hayal kırıklığına uğradı, çatladı belki ama kırılmadı
Beyni de şapka çıkardı bu gayretine, gereğini yaptı.

3 Ekim 2011 Pazartesi

SÖZ GÜZEL DE...

Ağlama
Geleceğin geçmişindedir,
Sermayen tecrübendedir
Duadan da destek al
Geleceğin tecrübendedir.

2 Ekim 2011 Pazar

ÇARESİZLİĞİN KİTABINI YAZMAK

Kan çanağı gözler
Sabahın körü
Kör değiliz ya gördük işte
…. et diyorsun, yanmışsın belli
Yapabileceğinin azamisini yapmışsın;
Nuh demiş peygamber dememiş belli,
Çatlatmış sabır taşını
Evliya olmadığın da kabulüm,
İzin ver bir de ben konuşayım…

Müsaade istedik,
Aldık izni;
Çarşaf çarşaf serdik alternatifi önüne
Bu kadar mı çaresiz kalır insan;
Çaresizlik bu kadar mı yaşanır,
Yok, yok suçlamayacağım bir daha kimseyi…

1 Ekim 2011 Cumartesi

ŞİİR ve KELİMELERLE ŞİİR YAZMA TEMRİNİ ÜZERİNE
Duygu ve düşüncelerimizi mısralar halinde yazılı ya da sözlü olarak ifade etmeye şiir diyoruz. Genelde şiir; yazanda, okuyanda ve dinleyende güzel duygular uyandıran bir yazı türüdür.
Bazılarının sandığı gibi şiir yazmak, sadece bir yetenek işi de değildir. Evet, pek çok işte olduğu gibi şiirde de kabiliyetli olmak bir avantajdır ama bu her şey de değildir. Herkes şiir yazabilir ama yeteneği olanlar daha güzel şiir yazar, çalışırlar ve kendilerini sürekli olarak geliştirirlerse.
Şiir insanı başka âlemlere götüren bir güzelliktir.
Şiir kelimelerle dans etmektir.
Şiir kelimeleri hamur gibi yoğurmak ve yoğrulan bu kelimelerden bir şaheser ortaya çıkarmaktır.
Şiir başka başka kişilerde başka değişik duygular uyandıran bir çiçektir.
Şiir paha biçilemez bir mücevherdir.
ŞİİR YAZMAK VE ŞİİR OKUMAK LATİF BİR AYRICALIKTIR.
Her insan hayatının belli bir evresinde, bazı duyguları yoğun yaşadığı zamanlarda, şiir yazar. Haddizatında bu yazılanlara şiir değil de birer şiir denemesi demek daha doğru olur. Şiire bir başlangıçtır duygu yoğunluğu yaşandığı zaman dilimi içerisinde ortaya çıkan bu mısralar.
Şiir duygulara hitap ettiği kadar kulağa da hitap eden bir sanat türüdür. Şiirde ahenk unsurları dediğimiz bu durum daha çok kafiye, redif ve ölçü ile sağlanır.
Kafiye ve redif umumiyetle mısra sonlarındaki ses benzerlikleridir. Yani, aynı seslerin( harflerin) yinelenmesidir: Mesela: “Gözlerim kan oldu gene/ Gözyaşlarım sel oldu gene / Seni düşüne düşüne/ Yandı yüreğim kül oldu gene”
Dörtlüğünün mısra sonlarındaki ses tekrarında kulağa da hitap vardır ki bu ses uyumu hem şiirin bellekte kalmasını kolaylaştırır hem de müziksel bir tat almamızı sağlar.
Şiirde ahenk unsuru dediğimiz bir öğe de ölçüdür. Pek çoğumuzun anımsayabileceği gibi bizim milli ölçümüz hece ölçüsüdür. Hece ölçüsü her mısrada bulunan hece sayısının aynı olmasıdır ki bu da yazılan şiire değişik bir güzellik katar.
Mesela: Sevda çiçeğimsin sen benim ( 9 hece)/ Var da yok da edemediğim ( 9 hece) / Gündüzüm griye dönse de ( 9 hece ) Sen değişik bir güzelliksin ( 9 hece)
Bazılarının iddia ettiği gibi şiir sadece ilhan geldiği zaman yazılmaz. İlham geldiği zaman şiir yazılır da o ilhamı beklersek o ilham kapıyı hiç çalmayabilir de.
Özellikle şiire yeni başlayanlar ya da şiir yazmak isteyenler için, sözlükler bulunmaz bir hazinedir. Hele hele birde şansınız yaver giderse hele hele bir de bu uğraşı kendi zekânızla eğlenceye dönüştürebilirseniz harika şiirler yazmamanız için orta yerde bir sebep yoktur.
Bir deneyelim bakalım diyorsanız yanınıza sözlükler ( atasözleri ve deyimler dâhil) alınız, rastgele sayfalar açınız Açtığınız sayfalardan birer ikişer kelime, atasözü, deyim ( seçerek ya da gelişigüzel) yazınız. O an aklınıza gelenleri de ekleyiniz bunlara. Bunların sayısı onu on beşi yirmiyi bulunca, şiir yazma çalışmasına girmek için kolları sıvayınız. Biraz da şansınız yaver gitmiş de uyumlu kelimeler ya da size ilham verebilecek kelimeler çıkmışsa umduğunuzdan çok daha güzel bir şiir ya da şiirler yazabilirsiniz..
Farzımuhal şansımıza çıkan ya da an aklımıza gelen kelime, kelime grupları deyim ya da atasözleri şunlar olsun.

1- empoze etmek 2- ki 3- olanak 4- dil dökmek 5- mesela 6- sevda 7- aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık 8- dedikodu 9- yalnız 10 – iki kızgın adam 11- şiir 12- becerikli 13-- ben ki hem yalnız… 14- yanlışa yer yok 15 - af 16- dilbaz 17- tuz ekmek düşmanı 18- Vazife 19- ahbap 20- hobi 21- Haddizatında 22- gardaşlık 23-temrin


Şiir, kelime dağarcığımızın zenginleşmesine, estetik duygularımızın gelişmesine, duygu ve düşüncelerine yazılı olarak ifade etme becerimizin artmasına, düşünmemize, düşündüğün için de dünyaya değişik bir gözle bakmamıza hobi olarak benimsersek hoşça vakit geçirmene katkıda bulunan bir sanat dalıdır.



Yukarıdaki söz ya da söz gruplarından şöyle bir şiir çıkabilir mesela:


AŞAĞI TÜKÜRSEN…

Kelamı duyduk hoş bulduk
Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık
Araştırdık anlamını bulduk
Sevdik, kullanır olduk
Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık,

Doğru oturup yanlış konuşanlar saptadık
İki kızgın adam gördük mesela, ya sabır çektik
Kendilerinden geçmiş iki sarhoş ahbap da gördük, güldük geçtik
Lüzumsuz dedikodu felakettir demedik sanmayın ona, dinletemedik
Birilerine bir şeyler empoze edenlere de şahit olduk
Nuh deyip peygamber demeyeni de gördük
Dil döktük, ter döktük bazılarına, etmeyin eylemeyin de dedik, yalvardık
Dilbazları devreye soktuk gene de olmadı, düzelmediler onlar çaresiz kaldık,
Cahile laf anlatılamazmış da deveye atlatılabilirmiş belki hendek
Ellerimiz böğrümüzde kaldı bazen bir yerde, söyledik sözü rahatladık:
Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.

Bir, üç, beş, yetti artık
Ne halin varsa gör gardaşlık